Tiyatronun Doğuşu: İnsan Anlatmak İsteyince…
Tiyatro dediğimiz şey aslında insanın içinden taşan o anlatma, gösterme, hissettirme isteğinden doğmuş. Binlerce yıl önce insanlar bir araya geldiklerinde sadece konuşmakla yetinmemiş; başlarından geçenleri canlandırmışlar, seslerini değiştirip taklitler yapmışlar, kimi zaman dans etmiş kimi zaman ağlamışlar… Yani tiyatronun ilk tohumları daha sahne yokken, perdesi açılmadan çok önce atılmış.
Ama bildiğimiz anlamda tiyatronun ortaya çıkışı M.Ö. 6. yüzyıla, yani Antik Yunan’a dayanıyor. O zamanlar insanlar Dionysos adını verdikleri şarap ve eğlence tanrısına şenlikler düzenliyorlarmış. Bu şenliklerde şarkılar söyleniyor, danslar ediliyor ve zamanla bu gösteriler daha düzenli, anlamlı hale gelmiş. İşte o noktada tiyatro dediğimiz sanat doğmaya başlamış.

İlk tiyatro oyuncusu olarak Thespis isimli bir adamdan bahsediliyor. Rivayete göre bir gün sahneye çıkmış ve kalabalığın karşısında başka biriymiş gibi konuşmuş. İşte bu olay tiyatro tarihinde bir dönüm noktası kabul ediliyor. Zaten bu yüzden bugün sahneye “Thespian” da denir.

O dönemlerde yapılan oyunlar genellikle açık havada, yamaca kurulmuş dev taş tiyatrolarda sahnelenirmiş. En ünlülerinden biri, Atina’daki Dionysos Tiyatrosu. On binlerce insanın toplandığı, halkın tek bir oyun için günlerce hazırlandığı büyük etkinlik alanlarıymış bunlar. Sahnedeki oyuncular maskeler takar, hem ağlar hem güler, hem de düşündürürlermiş.
Tiyatronun ilk yazarları arasında Aiskhylos, Sophokles, Euripides gibi büyük ustalar var. Onlar özellikle trajedi türünde eserler vermişler. Ama sadece acılar anlatılmamış elbette; Aristophanes gibi yazarlar da seyirciyi kahkahaya boğmuş. Yani o zamanlarda da insanlar hem ağlamış hem gülmüş sahnenin önünde.

Tiyatro dediğimiz şey aslında hep vardı. İnsanlar ateş başında hikâyeler anlattığında, çocuklar birbirini taklit ettiğinde, bir yaşlı köy meydanında destan söylediğinde… Ama zamanla bu doğallık sahneye taşındı, kuralları oluştu ve “sanat” dediğimiz o büyülü forma dönüştü.
Bugün hâlâ bir sahneye baktığımızda, perde açıldığında ya da bir karakter gözümüzün içine bakıp bir şey söylediğinde… binlerce yıl öncesinden gelen o ilk anlatma dürtüsüne bağlanıyoruz aslında.
Tiyatro bir ayna…
Ama sadece kendimizi değil, insan olmayı gösteren bir ayna.