Arkası Yarın

O KADIN BENİM ANNEM Sayfa 2

Suna’nın annesinin amcası olan Hasan Bey aynı zamanda Sabiha hanımın da uzaktan da olsa akrabasıydı. Bu iki insan dünya evine girince Sabiha Hanım Altınova’ya geldiği her fırsatta eltisi Ismahan hanıma uğramadan ayrılmazdı. Muhabbetlerinde bir sorun çoktu çok şükür. Hasan beyle evlendikten sonra Ayvalık da yaşamaya başlamışlardı. Ancak Sabiha hanımın İstanbul sevdası çocukluğuna dayanıyordu. Çünkü çocukluğunda sarayın içinde bile dolaşmış, o asaletin havasını almıştı. Sarayın ilk arabasını kullanan kişi ağabeyinin sayesinde farklı bir kültür edinme şansına sahip olmuştu. Midilli adasından gelenlere, adalı denirdi. İşte bugün görmüş kadın bu sebeplerden bir İstanbul aşığıydı. Nerdeyse bir zamanlar İstanbul entelektüel halkının ikinci lisanı olan Fransızcayı konuşmayı çok istemiş ve aslında kısmen de öğrenmişti ama maalesef tam hakkını veremediği için kalbi bu konuya biraz buruktu. Bu aileye gelin geldikten sonra bu hevesini de bir kenara bırakmak zorunda kalıp yuvasına sahip çıkmıştı. Genç kızlığının hayallerini geride bırakıp çok saygı duyarak yürütmeye çalıştığı yuvasında hüzünleri ardı adına yaşamış ve kalbinin yaraları çoğu zaman yüzündeki çizgilere daimî olarak asılı kalmıştı. İki evladını kaybetmişti Balkır ailesi. Yüreklerindeki taş olan parçaların tamiri zaman içinde bile mümkün olamamaktaydı. 

Sabiha hanım, ilk evladını, küçük yaşında, bir gün içinde kaybetmişti. Yitirilen evlat acısında, yaş düşünülemezdi ancak yine de oğlu İhsan’ı 19 yaşındayken veremden kaybettiğinde dünya daha çok başına yıkılmıştı sanki. İhsan, çok akıllı ve çok beyefendi bir genç adamdı. Uzun süre yas tutmuştu. İşte o günden beri siyah başörtülerinin tek rengiydi. Sabiha hanım, sarayda kısa zamanda öğrendiği dikiş dikme becerisi daha da geliştirerek, Ayvalık’ta yaşadığı yıllarda özel terzilik yapmıştı. Hem evin ekonomisine katkı sağlamak hem de bu profesyonel hünerini sergilemeyi tercih etmişti. Tahsildar olan Hasan Bey, demiryollarında yıllardır görev yapmış, Ayvalık’ta bilinen ve güvenilen bir adam olarak tanınmıştı. Hasan bey Ayvalık’tan önce Altınova’da ailesi ile yaşıyordu. İşi sebebiyle Ayvalık’a yerleşmiş Sabiha Hanım ile kurduğu yuvayı da orada devam ettirmişti. Çocuklar büyüyene kadar görevine devam eden Hasan Bey. Şimdi İstanbul’da emeklilik hayatı yaşıyordu. Sabiha hanım Suna’nın bakışlarındaki samimiyetten huzur buldu. Bu aileyi seviyordu. Zaten kocası ile uzaktan akraba oldukları için eğer bu evlilik gerçekleşmese de bu ay yüzlü güzel Suna’yı görebilecekti. Ancak henüz Suna’nın gözlerinin içine baktığında daha net geleceği görememişti. Suna ile biraz sohbet ettikten sonra Suna izin istedi. Tam gidiyordu ki aklına cebindeki fotoğraf geldi. Bahçeden koşarak geri döndü. Sohbete geri dönmüş olan iki kadın aniden kafalarını çevirdiler. “Sabiha yengeciyim. Vermeyi unuttum. Bunu Hanife’ye verir misin? Onu çok özledim. İnşallah bir daha sonraki gelişinizde o da gelir.”

REYHAN KADRİYE BOSTANCI

mdla şlsakkm

Bir yanıt yazın