Arkası Yarın

O KADIN BENİM ANNEM Sayfa 1

Dün gece yağmur yağmış ve sabahın bu saatlerinde bile hala kokusu kalmıştı. Kapının önünde durdu.  Yeni bir hayatın kapısını açtığını içinde bir yerlerde hissediyordu. Halbuki bu kapı hayatının her anında içindeydi. Ancak bu sefer farklı bir şey hissetti. İleri adım atacağına iki adım geri attı. Tam vazgeçecekti ki elinde annesinin hazırlayıp götürmesini söylediği yeni pişmiş lalangaları hatırladı. Hatta hiç gecikmeden teslim etmeliydi. Sakin adımlarla içindeki heyecanı yatıştırıp tam tersine her adımın tadını çıkarırcasına öne doğru yürüdü. Buraya gelen yol geniş asfaltsız tozlu yollardan biriydi. Çocukluğunun geçtiği bu yollarda yürürken, bazen hala çocuk olduğunu unutuyor kendine kadınsı bir hava vermeye çalışıyordu. Belki de bunun sebebi o yıllarda çocuklar bu yaşlarda büyümüş olarak kabul ediliyordu. Kapının önüne gelmeden önce son köşeyi dönerken, her zaman yaptığı gibi yine dudağının kenarını ısırmış ve kadınsı bir havaya bürünmüştü. İşte garip duygular içinde gelmişti bu kapının önüne. Her zaman telini çekerek sorgusuz sualsiz girdiği bu kapı, neden bu sefer bir garipti? Teli çekmedi. Bunun yerine kapının demir el şeklindeki tokmağını tıklatmayı tercih etti.

İçerden o bildik ses “Kimsin?” deyince Suna dalgalı saçının kenarından elini şöyle bir geçirip “Benimmmm” diye seslendi. Ismahan hanım baş örtüsünü toparlarken kapıya gene seslendi. “Eee be kızım niye kapıya vuruyorsun, kapı açık ya, teli çek gir içeri. İlahi Suna” deyip misafirine gülümseyiverdi.

Teli çekmeyi o da biliyordu. Zaten kapının açık olduğu da telin ucunun sokağa bakmasından belliydi. Ama bu sefer tereddüt içinde kaldığı kapıdan birkaç saniye daha uzakta kalmayı tercih etmişti. Ancak elinde teslim edilmesi gereken sıcacık lalangalar olmasaydı belki de çoktan vazgeçecekti. Sonra hırkasının büyük cebindeki fotoğrafı hatırlayıp kafasını sallayıp teli çekti ve içeri giriverdi. Sanki heyecanı da az azalmış gibi de hissetti. Küçük genç kız kalbi, bugün hayatına gelecek yenilikleri hissetmiş miydi? Öyle derlerdi ya büyükler, insanlar büyüdükçe kirlenir ve saf temiz duygular çocuklarda kalmaya devam ederlerdi. Hala çocuk olan kalbi ona bir şeyler anlatmaya mı çalışıyordu? Sır perdesini açar gibi parmaklarının ucuyla telin top kısmını tuttu ve çekti. Kilit gevşedi ve bahçenin mis kokusu yüzünü sevdi. “Gel kızım gel, bak kim geldi” “Biliyorum anneanne zaten annem bunları ondan getirmemi istedi. Nasılsın Sabiha yenge, ver elini öpeyim.” Sabiha hanıma doğru ilerledi ve yengesinin elini öptü. Sabiha hanım asil bir kadındı. Sadece yüzüne asılı kalan bir keder vardı. Küçük kızı Hanife, Suna’nın arkadaşıydı. Aslında Sabiha Hanım, Midilli adasında yetişmiş, ileri görüşlü bir hanımefendiydi.

REYHAN KADRİYE BOSTANCI

mdla şlsakkm

Bir yanıt yazın